Pages

Ads 468x60px

Aile Terapisi Nedir? Ne Zaman Gereklidir?

Aile terapisi, günden güne birçok aile tarafından tercih edilen, aile fertlerinin aile içerisindeki problemlerine bir bütün olarak bakar. Tüm ailenin bir arada bulunması ile tedavi gerçekleştirilir.

Aile terapisi genellikle; şiddet, geçimsiz ve hırçın çocuklar, boşanma konusu gibi durumlarda aile sistemini bozmamak ve iyileştirmek adına başvurulan bir yöntemdir.
Aile içerisinde var olması beklenen temel gereksinimlerin yok olması veya azalması gibi durumlarda aile terapisi devreye girer. Eski gereksinimleri yerine getirmek ve kişilerin aile içerisinde ne şekilde davranması gerektiği konularda bilinçlendirilmesi ile alakalı olarak terapist tarafından devamlı bir eğitim programı uygulanır.
Aile içerisinde şiddet durumu olan vakalarda kişiler arası nefret ve utanç duygusu ortaya çıktığından göz göze ve yumuşak bir iletişim oluşturulamaz. Terapi sonrası uyumlu, sevgi dolu, göz göze iletişim kurma şekli ilk günkü haline getirilir.

Aile terapisinin amacı, aileyi bir araya getiren fertlerin ayrı ayrı değişiminin yerine aile yapısının genel olarak değişimine katkı sağlamaktır. Yani aile içerisindeki iletişim şeklini revize ederek daha mutlu ve sorunsuz bir aile yapısını ortaya çıkarmaktır.
Problemler ailelere gör farklı şekillerde algılanabilir. Herhangi bir olay bir ailede sorun iken diğer bir aile de normal bir durum olarak algılanabilir. Ailelerde sorun teşkil eden durumlar farklılık gösterebilir. Bu sorunları ortadan kaldırmak için aile terapistleri vardır.
Terapist, çeşitli seanslar sonucunda aile üyeleri ile epeyce yol alarak terapi sona erdiğinde anne, baba ve çocuklar sorumluluklarını çok daha iyi bilerek, aile içinde ne şekilde bir tutum izlenmesi konusunda kendi üzerlerine düşenleri bilir ve bu süreçten sonra bu şekilde bir yol alarak daha sorunsuz ve mutlu bir aile olarak hayatlarına devam ederler.
Kaynak7gunsaglik.com

Stresliyken Kesinlikle Yenmemesi Gereken Yiyecekler

Hepimiz kötü günler geçiririz stresten hemen yemeğe saldırırız. Bu tamamen psikolojiktir açlıktan olmaz.

Stresli olduğumuzda yemememiz gereken kesinlikle kaçınılması gereken besinler hangileri? İnsanlar gıdalar ile stresi yatıştırmaya çalışır beyindeki ödül merkezleri mideyle bağlantılıdır. Tuzlu ya da tatlı şeyler cezp eder. Ohio State Üniversitesi tarafından yapılan son araştırmaya göre yüksek kalorili ve yağlı gıdalar bu durumda daha çok tercih edilir. Metabolizma yavaşlar. İşte o tehlikeli besinler.

Glikozu yüksek şekerli çörekler. Fırında veya başka şekilde pişse de glikoz stres hormonu kortizolu yükseltir. Bu şekerin sindirimi daha zordur.

Simit. Tatmin edici doyurucu bir besindir basit karbonhidratlar içeriyor kısa süreli de olsa ruh halinizi düzeltir kısa süre sonra ruh hali tekrar bozulur ve kalorisi yüksektir.

Patates cipsi. Basit karbonhidrat trans yağ aşırı yüklemesinde kendimizi boşa doldururuz. Kısa süreliğine iyi hissederiz.

Kafein latte gibi içecekler. Ruh halini güçlendirir beyinde dopamin aktivitesini uyarır depresyon riskini düşürse de sık içilmemelidir.

Granola barlar, dondurma, cipsler, soda, kokteyller gibi şeylerden uzak durun.
Kaynak7gunsaglik.com

Depresyon Ve Bağımlılığa İyi Gelen Mantar

Beyin fonksiyonlarını değiştirebilen obsesif kompulsif bozukluktan anksiyeteye depresyondan bağımlılığa kadar ilaçtan daha iyi gelebilen doğal bir çare var: mantar.

Zihin sağlığını destekliyor, içindeki aktif kimyasallar ile aklın biyolojisini adeta onarıyor. Duygusal düşünmeyle ilgili beynin aktif kısımlarına direkt hitap ediyor. Duygu durum düşünce his sorunları açısından depresyon sıkıntı bunalım bağımlılık sorunları yönünden beyaz mantarlar oldukça etkili.

Beynin ilkel bölgeleri aktif hale geliyor duygusal düşüncelerin önüne geçiliyor. Beyinde gelişen bağımlılıkla ilgili psikolojik sorunların iyileşmesinde de mantarlar oldukça etkili. Zihin yapısını değiştiren doğal ve basit bir tedavi şekli. Sadece bu mantarı tüketmek bize kalıyor. Profesyonel tedaviyle birlikte bu alternatif yöntem de öneriliyor. Birçok ülkede mantar tüketimi bu hastalıklar için önerilmekte. Sigara, madde, alkol gibi bağımlılık ve diğer kötü alışkanlıkları önleme açısından da yine etkili.
Kaynak7gunsaglik.com

Su İçmek Nefes Kokmasına Karşı Oldukça Etkili

Sağlıklı olduğunu bildiğimiz su içmenin bir yararı daha bulundu.

Ağız kokusuna karşı da bir çözüm. Ağız ve diş sağlığı uzmanlarına göre, günde 2 litre ortalama su tüketen kişilerde kötü ağız ve nefes kokusu azalıyor. Mide hastalıkları, enfeksiyon ve ağız kuruluğundan kaynaklanan ağız kokusu biraz da aç ve susuz kaldığımızda ilerler. Sosyal anlamda insan içine çıkamayız.

Dayanılmaz olduğunda çözüm ararız. En doğal ve basit çaresi su içmektir. Diş etlerinde enfeksiyon, kanama, şişme gibi sorunlar varsa hele bir de çürükler varsa ağız kokusu kaçınılmaz olur. Hormon kaynaklı ya da genetik sebepli olabilir.

Bakteri plağı olan diş taşları diş hekimi tarafından temizlenmelidir. Diş kontrolüne düzenli olarak gitmeli ve diş bakımımızı aksatmamalıyız. 20 yaş dişleri de bu dönemde ağız kokusu yapar. Burun tıkanıklığı yaşayan kişiler ağızdan solunum yapar ve bu da ağız kokusu sebebidir. Lokmaları ağzın her iki yanına dağıtarak çift taraflı çiğneyin ve bolca su tüketin.
Kaynak7gunsaglik.com

Sabah Sporu Kalbi Yorar Erken Yaşlandırır

Erken kalp krizi ve ölümlerin sebeplerinden biri de aşırı yorulma ve kalbi yormaktır. Sabah sporu kalbi yoruyor..

Kalp Damar Cerrahı Doç. Dr. Nezihi Küçükarslan, kalp sağlığını korumak için doğru zamanda, doğru spor yapılması gerektiğini söyledi. Küçükarslan, sanılanın aksine sabah sporundan kaçınılması gerektiğinin de önemle altını çizdi.

Kalp krizi riskini yarı yarıya azaltan, hatta kalp krizi geçirenlerde iyileşme sürecini hızlandıran sporun, bilinçsiz yapılması durumunda kalpte yarardan çok zarara neden olduğunu söyleyen Doç. Dr. Nezihi Küçükaslan, sağlıklı bir kalbe sahip olmak için saatlerce koşmaya ya da spor salonlarına kapanmaya gerek olmadığını kaydetti.

“Spor yanlış yapıldığında yarardan çok zarar verebilir”

Küçükarslan, “Sadece yürümek de sporun sağlığınıza sağladığı nimetlerden yararlanmanızı sağlar. Günde 30 dakika yürüyün, bu yeter ama sakın alışveriş merkezlerinde mağaza gezerken yaptığınız yürüyüşle karıştırmayın. Zira kalbe en yararlı yürüyüş, oksijenli ortamda ve tempolu yapılan yürüyüştür. Oluşan ve oluşacak damarların ötesinde, doğal by paslar meydana gelir ve kişi kalp krizi riskine karşı daha korunaklı olur. Sağlık açısından sayısız faydaları olan sporun yanlış yapılması durumunda kalbe yarardan çok zarar verebilir” dedi.

“Kalp krizi geçirenlerde iyileşmeyi kolaylaştırıyor”

Kalp sağlığı için doğru spor yapmanın çok önemli olduğunu söyleyen Küçükaslan, düzenli egzersiz yani spor yapmanın kalp krizi riskini yarı yarıya azalttığını söyledi. Küçükaslan, “Hatta kalp krizi geçirenlerde iyileşmeyi kolaylaştırmaktadır. Düzenli egzersiz sayesinde, acil durumlarda kalp hızını yavaş yavaş artıran ve kalbin zarar görmesini engelleyen bir mekanizma gelişir. Kalp kası düzenli egzersizle daha fazla çalışmaktadır. Kalp kasının daha çok çalışması için ise daha fazla kana ihtiyacı vardır. Bu da kalbi besleyen koroner damarların gelişmesini, yeni oluşacak damarlarla kalbin bir ağ gibi kuşatılıp daha sağlıklı ve sağlam çalışmasını sağlar. Oluşan ve oluşacak damarların ötesinde, doğal by paslar meydana gelir ve kişi kalp krizi riskine karşı daha korunaklı olur” diye konuştu.

“Her gün en az 30 dakika tempolu yürüyüş yapılmalı”

Sporun sağladığı tüm bu nimetlerinden yararlanmak ve kalp damar sağlığının korunması için koşmak ya da spor salonlarındaki programlara dahil olmanın zorunlu olmadığını belirten Küçakaslan, ”Sadece düzenli ve tempolu yürümek de sporun bu faydalı etkilerinden yararlanmanızı sağlar. Günde 30 dakika hızlı olarak yürüyün, bu yeter. Tüm günün yorgunluğunu bahane etmeden, evde ya da işte sarf edilen enerjiye ilaveten her birey kendine günde en az 30 dakika ayırmalı ve açık havada tempolu yürüyüş yapmalıdır. Kalp sağlığı için 1 saat boyunca 5 kilometre yürüyüş idealdir. Yani en az haftada 150 dakika yürüyüş yapılması önerilmektedir. Ama unutmayın; bu yürüyüşler tempolu olmalıdır” şeklinde konuştu.

“Sabah sporundan kaçının”

Sabah saatlerinin spor için uygun olmadığını söyleyen Doç. Dr. Nezihi Küçükaslan, bu saatlerde sempatik sinir sisteminin aktif hale geldiğini ve adrenalin, efedrin ile kortizon gibi tansiyonu yükselten, çarpıntıya neden olan hormon artışlarının gözlemlendiğini dile getirdi.

Küçükaslan, “Kanın pıhtılaşma eğilimi artar. Sabah saat 7.00’de kan basıncı en keskin yükselişini yapar. Vücut zayıftır ve bu saatlerde kalp krizi riski artış gösterir. Uykudan uyandıktan yarım ile bir saat sonrasında toparlanma olur. Bu nedenle erken saatlerde spor yapmaktan kaçınılmalıdır. Güzel bir kahvaltıdan 1 ile 2 saat sonra yapılacak yürüyüş gerekli faydayı sağlayacaktır. Spor yapmak için en uygun saatler, öğleden sonra saat 16:00 ile 19:00 arasıdır. Akşam saatlerinde spor yapıldığında sindirim sistemi hızlanır ve vücutta yağ birikimi engellenir. Günün hangi saatinden spor yapılırsa yapılsın, beraberinde mutlaka su içilmelidir. Açık havada, günde 30 dakika hızlı olarak yürüyün ya da günde 3 defa 10’ar dakikalık yürüyüşler yapın” ifadelerini kullandı.
Kaynak7gunsaglik.com

Kalp Krizinin Sebebi Kolesterol Rahatsızlığı mı?

Kolesterol hastalarında daha yüksek oranda görülen kalp krizi akıllara bu soruyu getirdi: Kolesterol kalp krizini tetikler mi?

Samsun’da özel bir hastanede görev yapan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yüksel Kaş, kalp krizi vakalarının yüzde 50’sinden kolesterolün sorumlu olduğunu söyledi.

Uzm. Dr. Yüksel Kaş, 60 yıldır yapılan çalışmalarda kolesterolün önemli risk faktörlerinden birisi olduğunun belirlendiğini kaydetti.

Uzm.Dr. Kaş, "Kalp krizlerinin yaklaşık yüzde 50’sinden kolesterol sorumludur. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre kalp hastalığı ile kolesterol yüksekliği arasında bir bağ vardır. Kolesterol seviyesi 225 mg/dl’den fazla ise koroner kalp hastalığı gelişme riski yüzde 40’tır. Eğer 300 mg/dl’nin üzerinde ise bu risk yüzde 90’a çıkmaktadır. Yani tartışmasız bir şekilde kolesterol yüksekse kalp hastalığına neden olma riski de yüksektir" diye konuştu.

Uzm. Dr. Kaş, kalp hastalıklarını önlemenin en etkili olan yolunun kolesterol, obezite, stres gibi risk faktörlerini ortadan kaldırmak olduğunu belirtti.

Uzm. Dr. Kaş, "Bu da düzenli egzersiz yapmak, sigara içmemek ve beslenmeye özen göstermektir. Bu şekilde kalp damar hastalıklarını yüzde 80 oranında önlemiş olabiliriz. Ne zaman ki bu tedbirler yetersiz kalır o zaman ilaç tedavisini kullanırız. Bu ilaçlardan sadece bir tanesi kolesterol düşürücü ilaçlardır. Kolesterol düşürücü ilaçlar, kolesterolü düşürürek damarlarda kireçlenme (aterom) plağının oluşmasını önlemekte, oluşmuş olan plakları ise stabil hale getirerek ani ölümleri önlemektedir. Kolesterol düşürücü ilaçlar, bugüne kadar koroner kalp hastalığından ölümü, kalp krizini ve felci engellediği bilinen en etkili tedavilerden bir tanesidir. Dünyada birçok farklı ülkede yapılmış güvenilir, kanıt düzeyi A olan çalışmalarda, etkili ve güvenli oldukları kanıtlanmıştır" dedi.
Kaynak7gunsaglik.com

Domates Tüketimi Meme Kanseri Riskini Azaltır Mı?

Yeni bir araştırmaya göre menopoz dönemindeki kadınlarda meme kanseri riskini domates tüketimi azaltıyor.

Vücut kitle indeksi yani kilo oranı ve bel çevresi ölçüsü bir kadında ne kadar artarsa menopoz döneminde ise de meme kanseri riski iyice artar.

Yağ ve şeker metabolizmasını düzenleyen domates ise bu sorunlardan bizi koruyor. Öncelikle vücut sağlığını kilo dengesini koruduğu için kanser hücrelerine geçit vermiyor.

Yani hormonların üzerinde olumlu etkileri var. Likopen maddesini içeren domates sos, çorba, salça, meyve suyu olarak ya da çiğ salatada tüketilebilir. Hücreleri koruyan antioksidan özelliğine sahip likopen maddesi kırmızı rengini ve ana içeriğini oluşturuyor.

Domatesli ürünleri bolca tüketmek önemli. Temel besin, vitamin, mineral ve likopen içerir ve doğal fitokimyasallar açısından zengindir. Meme kanseri riskini azaltmak için domates tüketilmelidir.

%45’e kadar meme kanseri riskini azaltan domates ve soyalı gıdaları birlikte tüketmek ise kadınları kanserden kalkan gibi koruyor. Obeziteti azaltıp sağlıklı kiloda kalmayı da sağlıyor.
Kaynak7gunsaglik.com

Ağız Enfeksiyonu Belirtileri ve Erken Önlem

Ağız ve diş sağlığının önemini biliyoruz. Bakteri ve virüsler enfeksiyonlar olarak vücuda ilk olarak ağızdan giriyor.

Yiyeceklerle, ağza alınan çatal, kaşık ve benzeri temas eden yollarla bulaşıyor vücut içinde gelişerek hastalıklara neden oluyor. Ağız enfeksiyonlarının kaynaklarını ve belirtilerini bilirsek erken tedbir alabiliriz.

Ağız, vücudun en sık ve çok kullanılan bir parçasıdır. Konuşma, yeme, gülümseme, kaşları çatma, şarkı söyleme ve nefes alma gibi birçok görevi vardır.Diş fırçalama, diş ipi kullanma ve diyet yapma gibi unsurlar yine ağız ve diş sağlığını etkiler.

Bu alanlarda gerçekleşir. Diş etleri, dişler, dil, damak gibi yerlerimizi sağlıklı bir şekilde korumalıyız. Bu belirtilerden herhangi biri görülürse acilen diş doktorunuza başvurun.

Kanamalı ağız ve ağız içi yaralar,
Fırçalama ve diş ipi kullanımı sırasında kanama,
Diş etlerinde kanama,
Yanak içi deri renginde değişiklik,
Yumru, pullanma, beyaz nokta ya da diş eti ve ağız içinde değişiklikler,
Ağız, çene ve dudaklarda hassasiyet,
Konuşma, çiğneme, yutma gibi hareketlerde ağrı,
Dişeti kızarıklığı,
Gevşek dişler.
Uygun protez veya diğer tedaviler uygulanır.
Kaynak7gunsaglik.com

İlişkinizi Bitirmeniz Gerektiğini Nasıl Anlarsınız?

Her konuda sadece siz mücadele ediyor veya daha çok çaba sarf eden siz oluyorsunuz.

Önemsiz şeyler üzerinde çok durmaya başlarsınız karşılıklı anlayış hoşgörü eksiklikleri başlar kavgalar artar.

Ofiste iş yerinde gerekmediği halde uzun saatler fazladan kalmaya başlarsınız. Ansızın bir saatte toplantılar ortaya çıkar gibi durumlar görülür. Yani birbirinizi görme sürenizi azaltırsınız.

Eşinizle ilgili her şey artık sizi rahatsız etmeye başlar. Hatta onun varlığı bile. Alışkanlık dediğiniz ilişkiniz ve evlilik bile sizi zorlayacaktır.

Seks için bahaneler üretilmeye başlanır. Yatak odasında soğuk rüzgarlar eser. Gün geçtikçe cinsel beraberlik oranı düşer. Ya da seksi tamamen görev gibi yapar uzun ve aktif ilişkiden kaçınırsınız.

Diğer insanlarla ilişkilerinizde de mutsuz olmaya başlarsınız. Mutluluğu başka insanlarda aramaya başlayabilirsiniz.

Onun için fedakarlık yapmaya artık uzak bakarsınız. Birlikte yemek yemek film izlemek beraber olmak gibi ortak şeylerden kaçarsınız.
Kaynak7gunsaglik.com
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...